Türkiye kendini ve dünyayı nasıl silahlandırıyor?

Matthew Hoare | The New Arab | Tercüme: Mepa News

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2022 yılında Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaret, Suudi muhalif Cemal Kaşıkçı cinayetinin ikili ilişkileri tarihi bir dibe vuruşa sürüklemesinden dört yıl sonra gerçekleşmesi nedeniyle sıradan bir diplomatik etkinlik değildi.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman (MbS) ile kişisel ilişkilerindeki buzları eritmeyi ve Türkiye’nin Suudi Arabistan ile olan daha geniş çaplı bağlarını yeniden kurmayı amaçlıyordu.

Aradan geçen üç yıl ve birkaç devlet ziyaretinin ardından ikili savunma ilişkileri önemli ölçüde genişledi.

Riyad 2023 yılında Türk yapımı insansız hava araçları için büyük bir sipariş verdi ve şimdi milyarlarca dolar değerinde yeni bir silah anlaşması yapmayı düşündüğü bildiriliyor. Ayrıca Türk firmalarını kendi savunma sanayisini kurmaya yardım etmeye davet ediyor ve ülkenin yerli askeri teknolojisini birlikte üretmek için anlaşmalar peşinde.

Böyle bir ortaklık, Kaşıkçı olayının patlak verdiği birkaç yıl öncesine kadar pek düşünülemezdi.

Bu aynı zamanda, uluslararası silah ticaretindeki varlığını görmezden gelmenin giderek zorlaştığı bir Türk endüstrisinin elde ettiği kazanımların da simgesidir.

Türk malı

Son elli yıldır, birbirini izleyen Türk hükümetleri ülkenin savunma sanayisini genişletmeye ve denizaşırı silah şirketlerine ve uluslararası tedarik zincirlerine olan bağımlılığını azaltmaya çalışmıştır.

Yeni teknolojiler ve teknik bilgi birikimi elde etmek için bileşen üretebilen ve dünyanın önde gelen yüklenicileri ile ortaklıklar kurabilen yerel şirketlerden oluşan bir ekosistem oluşturmaya çalışmıştır.

2025 itibariyle, yerel şirketler sektörün ihtiyaç duyduğu ürünlerin yüzde 80’inden fazlasını sağlamaktadır.

Özerklik çabası, 1970’lerde ABD’nin silah ambargosu nedeniyle üç yıl boyunca ülkenin o zamanki en büyük savunma ortağından silah satın almasını engellemesinden kaynaklandı.

The New Arab’a konuşan uluslararası ilişkiler profesörü Ufuk Necat Taşçı, “ABD ve diğer Batılı ülkelerle yaşanan gerginlikler ve genel olarak Türkiye’ye uygulanan kısıtlamalar, ülkeyi kendi silah sektörüne daha fazla odaklanmaya itti” dedi.

1970’lerden alınan dersler, sadece beş yıl önce Trump yönetiminin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın almasına karşılık olarak Türkiye’nin savunma sanayisine yaptırımlar getirmesi ve F-35 programından çıkarmasıyla pekiştirildi.

Taşçı, o tarihten bu yana ABD’nin Türkiye’ye silah satışlarının yüzde 80’den fazla düştüğünü söylüyor.

Sektörün gelişimi son yıllarda daha yüksek katma değerli, teknolojik açıdan sofistike ürünler şeklinde meyvelerini vermeye başladı.

Türk zırhlı araçları ve insansız hava araçları yurtdışında büyük para getiren ürünler haline geldi. Türk donanması yerel olarak üretilen deniz insansız hava araçlarının kullanımını genişletiyor ve şu anda ülkenin ilk uçak gemisini inşa ediyor.

Ülkenin en büyük savunma şirketi olan Aselsan sensörler, füze güdüm teknolojileri ve elektronik harp sistemleri üretiyor. Ağustos ayında Türk ordusu, şirketin kısa, orta ve uzun menzilli füzelere karşı koruyabildiğini söylediği yeni ‘Çelik Kubbe’ hava savunma sistemini kullanmaya başladı.

Sektörün en iddialı girişimleri arasında yerli beşinci nesil savaş uçağı KAAN’ın devam eden geliştirme çalışmaları yer alıyor.

Türk Havacılık ve Uzay Sanayii liderliğindeki proje, bu on yılın sonunda hayata geçmesi halinde Türkiye’yi gelişmiş uçak üretebilen seçkin ülkeler arasına sokacak.

Yükselen bir küresel tedarikçi

Türkiye, yerli sanayisine yaptığı yatırımlarla dünyanın en hızlı gelişen silah ihracatçılarından biri ve Afrika ile Asya’daki ülkelerin önemli tedarikçilerinden biri haline geldi.

Zırhlı araç ve insansız hava aracı alımlarıyla desteklenen savunma ihracatından elde edilen yıllık gelir, on yılın başından bu yana üç kattan fazla artarak 2024 yılında 7,1 milyar dolara ulaştı.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne (SIPRI) göre bu durum, ülkenin 2010’ların ikinci yarısında yüzde 0,8 olan küresel pazar payını 2020-2024 yılları arasında %1,7’ye çıkarmasını sağladı.

Türk silahlarına yönelik talep özellikle yüksek ve orta gelirli gelişmekte olan ülkeler arasında güçlü. Azerbaycan ve Türkmenistan’daki müttefikler, Körfez ülkeleri, Ukrayna ve Pakistan son on yılda Türkiye’nin en büyük dış alıcıları arasında yer aldı.

Türk şirketleri bu büyüme oranlarına sadece fiyatlandırma ile ulaşmadı, rakiplerine göre başka avantajlar da sunuyorlar.

Birincisi, Türkiye’nin NATO üyeliği sayesinde şirketler Batı standardında ürünleri Amerikalı ve Avrupalı şirketlerden daha uygun koşullarda sağlıyor.

“Türk şirketleri değişken, öngörülemez ve sorunlu bir iç ekonomik tabloda faaliyet gösterdikleri için daha yüksek risk marjlarıyla çalışıyorlar. Bu da daha kısa teslim süreleri ve daha esnek sözleşme koşulları sundukları anlamına geliyor” diyor İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Sıtkı Egeli.

Türk silahları ayrıca daha az siyasi şarta bağlı olarak geliyor ve bazı Batılı hükümetlerin değişen gündemlerine daha az tabi oluyor.

“Eğer silah satın alıyorsanız, biraz öngörülebilirlik istersiniz. İlişkideki diğer konulara rehin bırakılmadıklarından emin olmak istersiniz” diyor Egeli.

Ayrıca Türk ordusu tarafından aktif olarak kullanıldıkları ve savaş alanında test edildikleri için birçok Avrupa ürününe göre avantajlılar.

Gelişmekte olan ülkeler en büyük alıcıları olmaya devam etse de, Türk şirketleri geçtiğimiz yıl içinde gelişmiş ekonomilerde sadece birkaç yıl önce hayal bile edilemeyecek alanlar açmaya başladı.

Türk Havacılık ve Uzay Sanayii İspanya’ya eğitim uçağı tedarik ediyor. Türk tersaneleri Portekiz Donanması için lojistik gemiler inşa ediyor. Önde gelen insansız hava aracı üreticisi Baykar, İtalyan savunma devi Leonardo ile birlikte İtalya’da insansız hava aracı üretecek ve bunları Avrupa ülkelerine satacak.

Şirket, Aralık ayında bir dönüm noktası olarak İtalyan havacılık firması Piaggio’yu satın alarak Avrupa’daki ilk satın almasını gerçekleştirdi.

Ülkenin Afrika ve Asya’daki ayak izini genişletmesi ve Avrupa’ya yayılmasıyla birlikte satışların önümüzdeki yıllarda da artmaya devam etmesi bekleniyor. Hükümet gelirlerin bu yıl 8 milyar dolara çıkmasını bekliyor ve 2028 yılına kadar 11 milyar dolar hedefliyor.

Küresel bir drone gücü

İnsansız hava araçları, Türkiye’nin küresel silah endüstrisinde önemli bir güç olarak yükselişinin poster çocuğu haline geldi.

Baykar ve Türk Havacılık ve Uzay Sanayii gibi Türk şirketleri dünya çapında yaklaşık 40 ülkeye İHA ihraç ederek, Ukrayna, Suriye ve Dağlık Karabağ’daki müdahaleleriyle manşetlere çıktı ve ülkeyi savaş kurallarını yeniden yazan bir teknolojinin ön saflarına yerleştirdi.

Büyüme çok hızlı oldu. Yeni Amerikan Güvenliği Merkezi tarafından toplanan verilere göre, uluslararası pazara ilk kez yedi yıldan kısa bir süre önce girmesinden bu yana, Türk şirketler silahlı insansız hava araçlarının küresel transferlerinin üçte ikisinden fazlasından sorumlu oldu.

Ocak 2020 ile Eylül 2023 arasında Türkiye, ihraç ettiği insansız hava aracı sayısında ABD’den sonra ikinci sırada yer alarak İsrail’i gölgede bıraktı.

Bayraktar TB2 ve Akıncı’nın son dönemdeki başarıları, küresel pazarda görece yeni olmalarına rağmen, Türkiye’nin PKK ile çatışmasından kaynaklanan insansız araçlar geliştirmeye yönelik on yıllık bir stratejisinin sonucudur.

Egeli, “Bu durum Türkiye’ye İHA’ların kullanımı, doktrinleri, güçlü ve zayıf noktaları konusunda çok kapsamlı bir deneyim ve ilk elden bilgi sağladı” diyor.

Türkiye silahlı İHA’lardaki hakimiyetini büyük ölçüde uluslararası pazarda neredeyse hiç bulunmayan Amerikan ve Avrupalı şirketlere borçlu. İhracatlarını kısıtlayan ABD mevzuatı nedeniyle çok az ülke Amerikan yapımı silahlı İHA’lara sahip olabildi. Bu arada Avrupalı şirketler de yerli drone programlarını hayata geçirmekte zorlandı.

“Avrupalılar orada değildi. Amerikalılar satmıyordu. Çinliler satıyordu ama müşteriler memnun değildi. Türkiye bundan yararlandı” diyor Egeli.

Buna ek olarak, Türkiye’nin daha hafif uçaklar için daha küçük mühimmatları erken üretmesi, ABD ve Avrupalı yükleniciler tarafından üretilen daha büyük, daha pahalı füzelere çok ihtiyaç duyulan bir alternatif sağladı.

Egeli’ye göre, pazardaki boşluğu değerlendiren Türkiye devreye girdi ve gelişmiş dünya dışındaki ordular için daha uygun mühimmatlar geliştirdi.

Silahlar ve diplomasi

Türkiye’nin gelişen teknolojileri, denizaşırı ilişkilerini güçlendirmek ve eski düşmanlarıyla yakınlaşmak için birincil mekanizma olmuştur.

Bu durum, ülkelerin daha önce Ankara ile olan sorunlu ilişkilerini geride bırakmaya başladığı ve Türk savunma şirketleriyle istekli ortaklar haline geldiği Körfez’de olduğundan daha belirgin değil.

SIPRI tarafından derlenen verilere göre, kendisi de dünyanın en hızlı gelişen silah tedarikçilerinden biri olan BAE, on yılın ilk yarısında Türkiye’nin en büyük ihracat pazarıydı ve tüm ihracatın neredeyse beşte birini oluşturuyordu.

Erdoğan’ın 2022’de Riyad’a yaptığı ziyaretle havayı yumuşatmasından bu yana Suudi Arabistan Türk firmalarıyla daha yakın ilişkiler kurmaya başladı.

Suudi Arabistan, 2023 yılında Bayraktar insansız hava araçlarını hava kuvvetlerine katan son ülke oldu ve şimdi de tanklar, donanma gemileri ve füzeler de dahil olmak üzere bir dizi Türk yapımı silahı satın almak için 6 milyar dolarlık bir anlaşma peşinde olduğu bildiriliyor.

Temmuz ayında Suudi Varlık Fonu, ABD yapımı sistemlere olan bağımlılığını azaltmaya yardımcı olacak bir adım olarak kendi yerli savunma sanayisini kurmasına yardımcı olmaları için önde gelen Türk şirketlerini işe aldı.

Suudi Arabistan’ın 100 kadar KAAN savaş uçağı satın almaya istekli olduğu ve bu uçakların ortak üretimine yardımcı olmaya hevesli olduğu bildiriliyor.

Taşçı, teknolojik ilerlemelerin Türk şirketlerini ülkenin dış politika hedeflerine ulaşmasında “kritik bir belirleyici” haline getirdiğini söylüyor.

“Türkiye’nin bölgede önemli bir oyuncu olma iddiası, savunma sanayii aracılığıyla kurulan daha derin ikili ve bölgesel temaslarla destekleniyor” diyor ve ekliyor:

“Türkiye’nin komşuları için bu ülkeye sırtlarını dönmek artık eskisi kadar kolay değil.”

Kaynak: Mepa News

Başa dön tuşu