Hıdır Eren Çelik: Liyakatsizliğin belgesi: Pandora’nın kutusu ve sahte diplomalar

Günlerdir e-Devlet üzerinden, üst düzey kamu görevlilerinin e-imzaları kullanılarak sahte diploma düzenlendiği ve bu sahte diploma ve evraklarla kamu kurumlarında önemli görevlere atanan ya da getirilen kişiler konuşulmaktadır. Bunların arasında milletvekilleri ve bakanlıklarda üst düzeyde bulunan kişiler de yer almaktadır.
Tüm televizyon ve haber kanallarında konuşulan konuların başında, bu sahte diplomalı bürokratlar ve bunun nasıl oluşturulduğuna dair tartışmalar sürerken, konu hakkında İçişleri Bakanı Yerlikaya’nın sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ise yalnızca günü kurtarmaya yöneliktir. Bakan Yerlikaya tarafından tutuklanan kişi sayısına dair verilen rakamlarla gündemdeki tepkiler yumuşatılmak istenmektedir. Ancak devletin ve hükümetin sorumluluğuna dair tek bir kelime açıklama yapılmamaktadır. Adeta bir suskunluk hüküm sürmektedir. Çünkü Pandora’nın kutusu açıldığında yapılan hukuksuz işlerin nereye kadar uzanacağından korkulduğu apaçık ortadadır. En iyisi, kavanozun kapağını açmadan, saklı duran bütün hukuksuzlukların ve kötülüklerin üstünü örtmektir.
AKP iktidarı boyunca ortaya çıkarılan tüm kanunsuzlukların ve kötülüklerin yayılmasının önüne geçmek için, kavanozun kapağını tekrar tekrar kapatarak engellemeye çalışılmıştır. İktidar, bu meselenin geçmiş yıllara kadar uzanacağını ve sahte diplomalarla AKP’nin devlet içinde kadrolaşarak yarattığı liyakatsiz bürokratlar takımına ve siyasallaştırılmış üniversitelere kadar uzanacağını bilmektedir.
AKP’nin 23 yıllık iktidar dönemi boyunca, sahte belgelerle kamu kurumlarında kadrolaşmaya gidilirken, aynı zamanda yasal olmayan yollarla da binlerce liyakatsiz kişi, üniversitelerde kişiye özel oluşturulan görevlere atanmıştır. Tunceli Munzur Üniversitesi örneğinde olduğu gibi, sahte diploma üretilmeden de “kalorifer kazanından” rektör danışmanlığına kadar atanabiliyorsunuz; yeter ki rektöre ve AKP’ye yakın olun. Tunceli Munzur Üniversitesi’nde yaşananlar, neredeyse siyasallaşmış yükseköğretim kurumlarının hepsinde görülmekte ve olağan bir durum haline gelmiştir. Bu durum özellikle öğretim görevlisi ve akademisyen atamalarında sıkça haber konusu olmaktadır.
Günlerdir Türkiye’deki sahte diploma ve oluşturulan sahte belgeler gündem olurken, işin yurt dışı ayağına pek dokunulmadı. Yurt dışında, sosyal medya üzerinden online eğitim programları adı altında uluslararası geçerliliği olmayan, ancak geçerliymiş gibi gösterilen lisans, yüksek lisans ve sertifika programlarını tanıtan kurumların ne kadarı YÖK, MEB ve İŞKUR tarafından tanındı, bilinmiyor.
Daha da vahimi, yurt dışından (özellikle Balkan ve Kafkas ülkelerinde sadece bir posta kutusuna sahip olan yerlerden) alınan ve akademik geçerliliği olmayan bu diploma ve sertifikalar üzerinden kaç bin kişinin devlet kurumlarına yerleştirildiği bilinmiyor. Eğer bu durum araştırılırsa, iş başvurularında hakları yenilen binlerce kişinin yerine, yalnızca AKP’ye ya da ona yakın oldukları için işe alınanların binleri geçtiği gün yüzüne çıkacaktır.
e-Devlet üzerinden oluşturulan belgeler yalnızca sertifika, diploma ve sahte ehliyetlerle sınırlı değil. Bunun ötesinde, savcılıklar tarafından oluşturulduğu iddia edilen e-Devlet imzalı belgelerle yurt dışında iltica başvurusunda bulunup, FETÖ davasından arandıklarına dair belgelerle siyasi mülteci statüsü alanların sayısı da az değil.
İktidar, Pandora’nın kutusunu kapatmak için bu işi mümkün olduğunca yalnızca bir “çeteyle” sınırlı tutup kapatmaya çalışacaktır; bugüne kadar gün yüzüne çıkan ve sonra kapatılan yolsuzluklarda olduğu gibi.