Netanyahu’nun Gazze’yi işgal planı ordu ve hükümet arasında gerilimi artırdı

Mehul Srivastava, Neri Zilber | Financial Times | Tercüme: Mepa News
İsrail siyasetinin kavgacı standartlarına göre bile Binyamin Netanyahu ile kendi seçtiği askeri lider Korgeneral Eyal Zamir arasında bir hafta boyunca yaşananlar olağanüstüydü.
Netanyahu ve Zamir, günlerce süren koordineli sızıntılar ve kamuoyuna yönelik çamur atmalarla, başbakanın İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısını genişletme, Gazze’yi İsrail’in kontrolü altına alma ve 2.1 milyon Filistinlinin yaşadığı bölgenin tamamını yeniden işgal etme planı konusunda çatıştı.
Hükümet bakanları orduya emirlerine itaat etmesi gerektiğini açıkça hatırlattı, Zamir anlaşmazlığı “Yahudi halkının tarihinin ayrılmaz bir parçası” olarak nitelendiren kısa bir açıklama yaptı ve hatta Netanyahu’nun oğlu ordu şefini “darbe girişiminde bulunmakla” suçladı.
Nihayetinde, İsrail güvenlik kabinesinin Cuma sabahı sona eren 10 saatlik hararetli toplantısının ardından Netanyahu, güçlü general üzerindeki otoritesini kullandı ve ordunun yorgun bir orduyu zorlayacağı ve İsrailli rehineleri tehlikeye atacağı yönündeki uyarılarına rağmen İsrail Savunma Kuvvetleri’ne Gazze’yi işgal için “hazırlanma” emri verdi.
Zamir ve İsrail ordusu tarafından öne sürülen daha dar bir alternatif ise Netanyahu’nun ofisi tarafından “Hamas’ın yenilmesini de rehinelerin geri dönmesini de sağlamayacak bir teslimiyetçilik” olarak nitelendirildi.
İsrail’in siyasi liderleri ve askeri şefleri ilk kez kamuoyu önünde tartışmıyor. Menachem Begin 1982’de Batı Beyrut’u işgal etmeyi reddeden bir tugay komutanını 45 dakika boyunca ikna etmeye çalışmış, komutan “çocukları görüyorum” demiş ve başbakan onu görevden almıştı.
İsrail ordusu daha önce de Ariel Şaron hükümetinin 2000’lerin başındaki İkinci İntifada sırasında Gazze’yi işgal etme çağrısı ve Netanyahu’nun on yıldan uzun bir süre önce İran’ın nükleer tesislerine yönelik büyük bir saldırı planı da dahil olmak üzere siyasi liderlerin taleplerine direnmişti.
Ancak İsrail’in Gazze’de 22 ay süren savaştaki tutumu nedeniyle uluslararası izolasyonun arttığı bir dönemde, Netanyahu’nun İsrail ordusunu kendi siyasi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışması, ülke içindeki bölünmeleri derinleştirme ve ülkenin kurumlarına olan güveni daha da sarsma tehdidi oluşturuyor.
Eski bir üst düzey İsrailli güvenlik yetkilisi “Siyasetçiler eskiden orduyu dinlerdi. O günlerden bu yana İsrail’de işler değişti. O zamanlar çok daha az siyaset vardı. Bu hükümet döneminde tektonik değişimler yaşanıyor.” diyor.
Kabine toplantıları genellikle bağırış çağırış içinde geçer, sertlik yanlısı bakanlar birbirlerini ve askeri personeli bozgunculuk ve ihanetle suçlarken özel konuşmaları da siyasi çıkar uğruna sızdırırlar.
Ancak Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e düzenlediği, 1200 kişiyi öldürüp 250 kişiyi rehin aldığını sürpriz saldırının ardından yaşanan suçlamalar ve güven bunalımı, İsrail’deki siyasi bölünmelerle daha da derinleşti.
Uzun süredir görevde olan başbakan, saldırıya ilişkin tüm suçu güvenlik şeflerine yüklemeye çalışırken, kendisi herhangi bir sorumluluk ifadesinden kaçındı.
Hatta New York Times’a göre Netanyahu’nun yardımcıları, 7 Ekim’deki başarısızlıkları nedeniyle istifa eden eski Genelkurmay Başkanı’nın üzerinde brifinglere girmeden önce dinleme cihazı araması yaptırdı.
Başbakan ve aşırı sağcı kabine müttefikleri, Hamas’a karşı “tam zafer” kazanılmadan çatışmanın durdurulmasının, grubun İsrail halkına 7 Ekim tarzı bir katliam daha yapmasının sadece bir zaman meselesi olduğu konusunda defalarca ısrar ettiler.
Kabinedeki aşırı sağcı müttefikleri de Netanyahu’nun kendilerine olan siyasi güvenini kullanarak, ordunun Gazze’yi işgal etmesini, Filistinlileri sürmesini ve Yahudilerin bölgeye yeniden yerleşmesini istiyor.
Geçmişteki ve günümüzdeki pek çok İsrailli general olaylara çok farklı bakıyor. Bu hafta başında, yaşayan eski İsrail ordu ve istihbarat şeflerinin çoğu, Hamas’ın tükenmiş bir güç olduğunu ve İsrail’in artık ateşkesi kabul edip savaşı sona erdirecek kadar güçlü bir konumda olduğunu savunan bir mektup imzaladı.
Mart ayında göreve başlayan Zamir ise bunun yerine bir İsrailli gazetecinin “kuşatma ve yıpratma” olarak adlandırdığı, ordunun Hamas’ın kontrolünde kalan bölgeleri kuşattığı ve hedefe yönelik baskın ve saldırılar düzenlediği bir planı savundu.
Müttefikleri, İsrail basınını saldırgan bir şekilde bilgilendirerek Netanyahu’nun planına direnişini, yorgun orduyu kurtarmanın ve hala Hamas’ın elinde bulunan 20 İsrailli rehineye yönelik riski azaltmanın bir yolu olarak sundu.
Bu sayede yaşayan rehinelerin ve 30 İsrailli rehinenin cesetlerinin evlerine dönebileceği bir ateşkes ihtimalinin de açık kalacağını söylediler.
İsrail gazetelerine sızan haberlere göre Zamir, güvenlik kabinesine, orduya Netanyahu’nun planını uygulama emri vermeleri halinde, rehinelerin serbest bırakılmasını savaş hedefleri arasından çıkarmayı düşünmeleri gerektiğini söyledi.
Hatta basında, Zamir’in açıkça yalanlamadığı, askeri şefin ulusal güvenliğe aykırı olduğunu düşündüğü eylemlerde bulunması emredilirse istifa edebileceğine dair söylentiler de var.
Hükümetin düşüncelerine dair bilgi sahibi bir kişi, “Hükümet ve ordu arasındaki farklılıklar da dahil olmak üzere bir operasyonla ilgili çok fazla PR ve sızıntı olduğunda, perde arkasında başka siyasi düşüncelerin olduğunu bilirsiniz” dedi.
Yerel yetkililere göre İsrail’in saldırılarında 60 bin Filistinli hayatını kaybetmiş durumda.
Gazze Şehri’nin işgali, birçoğu zaten defalarca yerinden edilmiş olan 1 milyon kadar sivili tahliyeye zorlayacak ve nüfusun büyük bir kısmını açlığa sürükleyen insani felaketi derinleştirecek.
Savunma Bakanlığı ve Mossad’ın eski üst düzey yetkililerinden Zohar Palti’ye göre İsrail’in Gazze’de atacağı adımlar konusundaki anlaşmazlık henüz sona ermemiş olabilir zira Gazze’ye saldırı kararının alınmasına daha haftalar var ve bu da ordunun saldırının ana hatlarını şekillendirmesi için yeterli bir süre.
Palti, “Hükümetin orduya verdiği ve ‘devralmaya hazırlanın’ ifadesine vurgu yapan direktif, hareketi etkileyecek pek çok faktöre zaman ve alan tanıyor” dedi ve ekledi:
“Ordunun kararı etkilemesi için zaman var, ABD ve ılımlı Arap dünyası başta olmak üzere uluslararası toplumun etkilemesi için zaman var. Buna bir anlaşma için müzakerelerin yenilenmesi de dahil.”