Süheyla Kaplan: Suriye’de böl ve yönet stratejisi: Dürziler üzerinden yürütülen güç savaşı

“Merkezi bir Sünni-Arap devleti kurma hedefiyle hareket eden mevcut İslamcı yönetim; önce kıyıdaki Alevilere, şimdi ise güneydeki Dürzilere karşı şiddet uygulamaya başladı. Gelecekte kuzeydeki Kürtler ve Hristiyanlar da benzer bir tehditle karşı karşıya kalabilir”
Hafta sonunda Suriyeli ve İsrailli temsilciler, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de iki ülke arasında bir “normalleşme anlaşması” üzerine görüşmeler yürüttü. Suriye Devlet Başkanı Ahmed El-Şara, bu anlaşma karşılığında uluslararası hukuka aykırı şekilde ilhak edilen Golan Tepeleri’nden vazgeçmeyi de içeren ciddi tavizler vermeye hazır görünüyor.
Ancak bu gelişmeye rağmen, İsrail hava kuvvetleri Suriye’deki hedefleri yeniden bombaladı. Çarşamba günü Şam’daki Savunma Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı saldırıya uğradı. Tel Aviv yönetimi saldırıların bir “uyarı mesajı” olduğunu açıkladı. Nedeni olarak ise El-Şara’nın, Dürzi nüfusun yaşadığı güneydeki Süveyda vilayetini kontrol altına almak amacıyla cihatçı militanları harekete geçirmesi gösteriliyor.
İsrail’in Dürzileri koruma iddiası, bir yandan İsrail vatandaşı olan yaklaşık 150.000 Dürzinin desteğini sürdürmeyi amaçlıyor. Bu topluluğun birçok üyesi İsrail ordusunda da görev yapıyor. Diğer yandan İsrail’deki Dürziler, Suriye’deki inançtaşlarıyla da duygusal bağlara sahip.
Bu iç siyasi nedenlerin ötesinde, İsrail’in stratejik hedefi Suriye’yi kalıcı biçimde zayıflatmak. Bu doğrultuda, geçen yılın sonundan itibaren düzenlenen hava saldırılarıyla, İslamcı grupların eline geçen silah depolarının büyük kısmı imha edildi. İsrail ayrıca, işgal bölgesini Şam’a 20 kilometre mesafeye kadar genişleterek, Kuneytra, Dera ve Süveyda vilayetlerinde “askerden arındırılmış bölgeler” oluşturulmasını talep ediyor. Uzun vadede ise Suriye’nin etnik ve mezhepsel sınırlar temelinde küçük devletçiklere bölünmesini ve bu yapıların dış güçlere bağımlı hale gelmesini hedefliyor.
Savaş sonrası ülkenin başına geçen El-Şara, selefi Beşar Esad’ın devlet aygıtını İslamcı çizgide devraldı. Ancak Esad, farklı mezheplerden oluşan azınlıkların desteğini laik bir yönetim vaat ederek sağlamaya çalışırken; El-Şara, Suriye’nin Sünni-Arap çoğunluğuna dayanıyor.
Merkezi bir Sünni-Arap devleti kurma hedefiyle hareket eden mevcut İslamcı yönetim; önce kıyıdaki Alevilere, şimdi ise güneydeki Dürzilere karşı şiddet uygulamaya başladı. Gelecekte kuzeydeki Kürtler ve Hristiyanlar da benzer bir tehditle karşı karşıya kalabilir. Bu durum ise azınlıklar arasında ayrılıkçı eğilimlerin güçlenmesine yol açıyor. Böylece, İsrail ve diğer dış aktörler için Suriye’de “böl ve yönet” stratejisini sürdürmek kolaylaşıyor. Bu bağlamda, Batılı hükümetlerin El-Şara’ya gösterdiği desteğin sebeplerinden biri de bu olabilir.